25 Mart 2007

Bölüm 43 - Ev Sahipleri ve Misafirler

Onsuz saatler geçmez bilmezken, her nasıl oluyorsa o yanımdayken zaman su gibi akıyordu. İşte bana göre tam üç hafta göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Nasıl mı? Tabi ki onun sayesinde. Başa dönersek, zaten geleceğini biliyordum Bunu hep konuşuyorduk. Çünkü bir şekilde görüşmeliydik artık. Son görüşmemizin üzerinden bir ay geçmişti. Gerçi daha fazla ayrı kaldığımız zamanlar da oldu ama şimdi baş başa olacaktık. Gelme planları suya düşmesin ve eve geri döndüğünde bir sorun çıkmasın diye ailesiyle önceden konuşmuştu. Yaptığımız plana göre yanımda ‘bir süre’ kalacak, daha sonra dönüp bir işe girecekti. Bu ‘bir süre’ kısmı beni havalara uçurmaya yetiyordu bile. Çünkü ilk defa ne zaman gideceğini bilmeden yanımda olacaktı. Evet, sonunda gidecekti ama en azından o gün kesinleşene kadar içimiz rahat olacaktı. İzmit’e en son gelişinin üzerinden neredeyse iki ay geçmişti. Sabah otobüsü geldiğinde otogara gidip karşıladım onu. Tıpkı daha sık görüşebildiğimiz zamanlarda olduğu gibi hissettim. Bu şehir bizim ilkimizdi, en güzel anılarımızın bir kısmı bu şehirdeki yaşantımızdaydı. Onu ilk gördüğüm yer, onu ilk öptüğüm oda, onunla ilk birlikte uyuduğum yatak. Kısacası eski günlerimiz yeniden canlanmıştı sanki. Eve geldiğimizde onun için hazırladığım yemekleri görünce çok sevindi. O kadar mutluydum ki. Sadece onun geleceğini bilmek bile bana en zor tarifleri yaptırmaya yeterdi. Gün içinde yaptıklarımız genellikle aynıydı. Ben sabah erkenden okula gidiyordum, eve döndüğümde o büyük olasılıkla bilgisayarda oluyordu. Bazen bana sürpriz yapıp yemekleri hazırlıyordu. Çoğu gece film seyrediyorduk. Günlerimiz sade ama olabildiğince mutlu bir şekilde geçiyordu. Zaten ondan başka hiçbir şeyi görmüyordu gözüm. Ne bilgisayarı ne de okulda takılmayı. Bir an önce eve gelmek için nerdeyse koşa koşa dönüyordum okuldan. Kendimi ona adamıştım ve bu durumda ruhum büyük bir huzura kavuşmuş gibiydi. Onu ama sadece onu görüyordum. Her gece ona sarılarak uyuyor, bazı geceler korkup uyandığımda yanımda onu görmek bana büyük bir direnç sağlıyordu. Onunla gülüp, onunla ağlayabiliyordum. Hayatımda olup biten her şeyi onunla paylaşmaya çalışıyordum. Günlerimiz böyle geçerken bir de baktım bir haftayı doldurmuşuz. Bilgisayarda babamla görüşüyordum. Almanya’dan gelen amcam ile birlikte İzmit’e geleceklerini söyledi. Şok olmuştum. Onu tanıyordu ama sonuçta kaldığım ev küçüktü, hem yatacak yer sorunu vardı hem de ne kadar kalacaklarını bilmiyordum. Ertesi sabah şans eseri tekrar babamla internetten görüşebilme fırsatı bulduğumda onun da burada olduğunu söyledim. Neyse ki bir şey demedi. Birçok senaryo üretmiştik. Sonuçta her şey olabilirdi, babam rahatsız olabilirdi, neden burada kalıyor diyebilirdi. Bir şeyler uydurdum. Onun Bursa’ya gitmesini bile düşündük ama babamın tavrını gördükten sonra bundan vazgeçtik. Akşamüstü İzmit’te olacaklardı. Okuldan geldikten sonra evi temizledim, yemekleri hazırladım ve daha sonra babamları karşılamak üzere evden çıktık. Otogara geldiğimizde otobüs henüz gelmemişti. Derken birkaç dakika sonra otobüs geldi. Yanına yaklaştık ve babamı gördüm.

Hiç yorum yok: