25 Mart 2007

Bölüm 44 - İyi Yolculuklar

Babam ve amcam otobüsten indikten sonra ellerini öptük ve bavullarını alıp bir minibüse bindik. Eve geldiğimizde babamın bana karşı bir soğukluğu olmadığını gördüm. Bu iyiydi. Amcam babama göre daha konuşkan, esprili ve samimi biriydi. Onu da çok sevmişti. Bunu birkaç saat içinde anlamam zor olmadı. Gece olduğunda koridora kurduğumuz yer yatağı ve minderlerden ikimiz için uyuyabileceğimiz bir yer hazırlamıştık. Sabah olup uyandığımızda babamlar evde yoktu. Zaten gece birçok kez uyanmış, sabah da babamların sesini duymuştum. Yerde yatmaya alışkın değildik ama buna bile şükrettik. Babamlar dolaşmaya çıkmışlardı. Biz de kalktık ve kahvaltı yaptık. Babamlar eve geldiğinde yemek için bir şeyler hazırladılar, yedikten sonra tekrar çıktılar. Biz evde kaldık. Bilgisayarda takılıyorduk. Hafta sonu olduğu için okulu da yoktu. Tek dileğim hafta içi kalmamalarıydı. Çünkü onun okula gittiğini sanıyorlardı. Neyse ki babam pazartesi günü gideceklerini söyledi. Onlar gittikten sonra yine baş başa kalmıştık. Korktuğumuz şeyler başımıza gelmediği için şanslıydık belki de. Haftaya sınavlarım başlıyordu o yüzden ders çalışıyordum. O bilgisayarda takıldığı için ben de başka bir odada çalışıyordum. Sınavlardan sonraki hafta okulda birçok hocanın bir toplandı nedeniyle olmayacağını öğrendim. Bu fırsatta İzmir’e gitmeyi planlamıştım. Çünkü zaten o da daha fazla kalamayacağını söylüyordu. Sınavlarım bittiği gün İzmir’e gidecek, birkaç gün kalıp geri dönecektim. Ayrılacağımız gün gelene kadar her günüm yıllardır yaşadığım en güzel günlerdi. O kadar alışmıştım ki ona. Birlikte yemek yiyor, birlikte uyuyor, birlikte televizyon izliyorduk. Sanki o gittiğinde bütün yaptığım şeylerde bir tarafım eksik gibi hissedecektim. Derken ayrılık saati geldi. Evden çıkmadan birbirimize sımsıkı sarıldık, dopdolu öptük. Bundan sonra ne zaman görüşeceğimiz belli değildi. Belki de bu yüzden o zamanların acısını şimdiden çıkartırcasına yaşamıştık bu günleri. Her gün ayrı güzel, her gün ayrı neşeliydi. Bu günler boyunca hiç üzmemeye çalıştım kendimi, gün saymıyordum belki de o yüzden daha sakindi kafam. Gideceği gün geldiğinde bile onu üzmemek için hep içimde sakladım üzüntümü, gözyaşlarımı. Akmadılar daha, çünkü biliyordum ki o hiç istemez ağlamamı. Gözyaşlarım içimde çoktan bir okyanus oluşturmuştu bile. Dayanacaktım, dayanmalıydık. Otogara gelip onu otobüse bindirdiğimde, çoktan yokluğunu hissetmeye başlamıştım. Derken otobüsü uzaklaştı ben ise eve dönmek için bir minibüse bindim. İnanamıyordum, sanki ben okuldan dönüyorum o ise beni evde bekliyor gibi hissediyordum. Eve geldim, tüm odalara baktım, yoktu. Kendimle baş başa kalmamak için hemen yazıya sarıldım ama sanırım bunda kaçış yok. Seni çok özledim aşkım.

Hiç yorum yok: