31 Ekim 2006

Bölüm 8 - Her Gün Bir Rüya

İlk defa bu kadar heyecanlıydım. Sevgilimle birlikte birkaç gün değil, tam 3 hafta geçirecektim. Onunla yapmak istediğim o kadar çok şey vardı ki. Birlikte çıkıp dışarıda dolaşmak, sinemaya gitmek, sevdiği yemekleri yapmak, her gece ona sarılarak film izlemek. Liste uzayıp gidiyordu. Neredeyse bir aydır birbirimizi görememiştik. Ölesiye özlemiştim onu. Gelmeden önce hep “Seni gördüğümde koşup kucağına atlayacağım” diyordum. Ama hiç yapamadım, yapamazdım. Esprimiz bile vardı. “Direk taşlanırız” diyorduk hep. Ve otobüsü geldi. Ben yaklaşırken, o da otobüsten indi. Sıkıca sarıldım ona. Sonra bavullarını aldık ve servise bindik. Serviste bizden başka kimse yoktu biz de en arka koltuklara geçtik. Koltukların arkasından elini tutuyordum, sıcacıktı. Sımsıkı kenetledim parmaklarımı bir daha hiç ayrılmasın diye. Yüzüne baktım. Gözlerinin içi gülüyordu. Eve varana kadar neredeyse hiç konuşmadık. Gözleri her şeyi anlatıyordu zaten. Evden içeri girer girmez yine alışık olduğumuz bir durumdaydık. Kendimi onun kollarına bırakmıştım ve sanki ilk defa öpüşüyormuş gibi delicesine öpüyorduk birbirimizi. Ve tatilimiz böyle başladı. Hemen hemen her günümüz aynı geçiyordu. Ama ben bu durumdan fazlasıyla memnumdum, zaten önemli olan onunla birlikte olmaktı. Sabah kalktığımda etrafı topluyor, kahvaltıyı hazırlıyordum. Onu uyandırıp birlikte kahvaltı ediyorduk. Daha sonra bilgisayarda takılıyorduk, televizyon izliyorduk. Ben televizyona bakarken o da dizime yatıyordu. Çoğu kez uykuya dalıyordu. Bazen dışarı çıkıyor, geziyorduk. Akşamları yemekten sonra film almaya çıkıyor, bazen 2–3 tane alıyor bazen de hiçbir şey almadan eve dönüyorduk. Oyun oynamadığımız zamanlar msne giriyorduk. İnternette tanıştığım ve gerçek hayatta da görüştüğüm yakın arkadaşlarıma ondan bahsetmiştim ama henüz onlarla tanıştırmamıştım. Gece yarısına doğru film izliyorduk daha sonra yatıyorduk, eğer onun uykusu yoksa o benden sonra yatıyordu. Her günümüz birbirine benziyordu belki de ama hepsinin ayrı ayrı önemi vardı. Bazen tartışırdık ama hiç uzun sürmezdi. Şimdi o günleri düşündüğümde, tekrar tekrar baştan yaşamak isterdim. Yaklaşık 2 hafta yaşantımız böyle devam etti ta ki ona bir telefon gelene kadar. Memlekete dönmeliydi. Çok üzülmüştüm çünkü onunla yaşamaya çok alışmıştım. Elbet ayrılacaktık ama ben onunla 1 hafta, hatta 1 gün bile daha fazla geçirmek için her şeyimi verirdim. Benim de artık burada yapacak bir şeyim kalmamıştı. Ben de memlekete dönecektim. Evlerimize dönerken, ikimizin de ortak gideceği bir şehre kadar bilet almayı düşündük. O zamana kadar hiç aklıma gelmemişti onu evimize davet etmek. Çünkü İzmir’den de gidebilirdi memleketine. Ve derken kendimizi otobüste yan yana İzmir’e giderken bulduk. Aslında bunu yaz mevsimi için planlamıştık ama o kadar mutlu olmuştum ki böyle bir fırsatımız olduğu için. Hem ailemle tanışacak, hem de İzmir’i ilk defa görecekti. Ayrıca çok yakın üstelik gay olduğumu bilen tek arkadaşım Buket’le tanıştıracaktım onu. Bunların hepsini otobüste düşündüm. O ise yan koltuğumda uyuyordu. Hâlâ inanamıyordum. Aileme okuldan bir arkadaşımla geliyorum demiştim. Derken İzmir’e vardık. Servise binip eve geldik, annem ve kardeşim bizi kapıda karşıladı.

29 Ekim 2006

Bölüm 7 - Her İstediğinde...

Belirsizdi her şey. Birdenbire hayatıma girmiş, beni kendine âşık etmiş, şimdi de ortadan kaybolmuştu. Oralarda bir yerlerdeydi ama ben onu göremiyordum. Kalbim ondaydı artık bundan emindim. Bu gidişi farklı olmuştu artık onu uğurladığımda boğazımda düğümlendi kelimeler. Eve geri döndüğümde gözyaşlarına boğuldum. Ev bıraktığımız gibiydi. Küllük dolu, etraf dağınık, bulaşıklar dağ gibiydi. Aslında seviniyordum çünkü o gittiği zaman, boş kaldığım anda ağlamaya başlıyordum. Evi toplama bahanesiyle meşgul oluyordum ama o da hep aklımdaydı. Alışmalıydım buna. Her zaman birlikte olamayacaktık çünkü. Peki, bu ilişkide beni mutlu eden neydi? Sanırım onunla birlikte olmam bana tüm sorunlarımı unutturuyordu. Tek zorluğu onu her istediğimde göremememdi kesinlikle. Memlekete döndüğünde bana bir sürpriz yaptı. Benim telefon hattımdan almıştı. Böylece çok daha uzun süre konuşabilecektik. Okulum bitip İzmir’e döndüğümde hem internetten hem de telefondan uzun uzun görüştük. Zordu, onu görüp dokunamamak, sesini duyup sarılamamak ama alışmalıydık. Bunları göze alarak başlamıştık zaten ilişkiye. Gelecek planlarımızdan bahsettik. Tatilden sonra vizelerim vardı. Annem ve kardeşim de benimle geleceklerdi İzmit’e. Vizelerden sonra ise yarıyıl tatilim vardı. Planımıza göre vizeler bitmeye yakın annemler İzmir’e dönecek, ben de vizelerim bitince bir bahane uydurup İzmit’te kalacaktım. O da yanıma gelecek ve yarıyıl tatilini birlikte geçirecektik. Telefonda ona hep “Biraz daha dayanalım az kaldı, yakında görüşeceğiz” diyordum. Ama aslında çok zordu dayanmak, sabretmek. Her şeyi düşündüm. Ölmeyi bile. Ama artık hayatımda o vardı. Ve bana “Sen de olmasaydın ben belki burada olmazdım” dediğini hiç unutmuyorum. Çok duygusaldı aslında ama bir o kadar da iyi gizliyordu bunu. Gay olduğunu bile çok iyi saklıyordu. Gerçek hayatta ilk tanıştığı gayin ben olduğunu söylediğinde çok şaşırmıştım. Diğer tüm arkadaşları heteroydu. Ayrıca yetiştiği çevre belki de onu böyle davranmaya zorlamıştı. Ama sonuçta kişiliği tam oturmuş biriydi. Tatil bitti ve annemlerle birlikte İzmit’e döndük. Evde tek başıma kaldığım için her iş bana düşüyordu ama annem geldiğinde her şeyimle o ilgileniyordu. Günler çabucak geçiyor, vizelere girip çıkıyordum. Bir gece dışarı çıkmıştım telefonla konuşmak için, her gece olduğu gibi. Çünkü kullandığım telefon hattım evimde tam çekmiyordu. Bu yüzden dışarı çıkmak zorunda kalıyordum. Ve o gün onunla yaklaşık bir buçuk saat boyunca telefonda konuşmuştuk. Eve döndüğümde annem bir güzel fırçalamıştı beni, bunca zaman kiminle konuştun diye. Neyse ki çok kızmamıştı. O günlerden unutamadığım tek ayrıntı kesinlikle buydu. Vizeler bitmeye yakın annemle kardeşim İzmir’e döndüler. O gelmeden evdekilere gelemeyeceğimi haber vermiştim. Korktuğum başıma gelmemiş, bir şey dememişlerdi. Onun da sınavları bitmişti ve İzmit’e gelecekti. Nihayet o gün geldi ve otogara onu karşılamaya gittim.

27 Ekim 2006

Bölüm 6 - Yeni Bir Yıl

Sabah uyandığımda geceyi hayal meyal hatırlıyordum. O yanımdaydı ama henüz uyanmamıştı. Kalktım. Ortalık çok dağılmıştı, bulaşıklar vardı. Sessizce mutfağa gittim ve bulaşıkları yıkadım. Bu sırada hep gece olanları düşünüyordum. Çok büyük bir hata yapmıştım, kırmıştım onu. Zaten başıma ne geliyorsa hep bu dilimden geliyordu. Kahvaltıyı hazırladım, odaya gittiğimde uyanmak üzereydi. Kahvaltı hazır dedim ve mutfakta beklemeye başladım. Geldiğinde yüzüme bile bakmadı. İşte o an anladım hâlâ kızgın olduğunu. Kahvaltı bitti, içeri geçtik ama ben konuşmaya kararlıydım. Özür dilerim dedim, gece büyük kabalık yaptım. “Sen beni hiç sevmiyorsun” demene çok kırıldım, nasıl olur da benim ağzımdan böyle bir söz söyleyebilirsin, ben seni ne kadar çok seviyorum biliyor musun? Dedi bana. Haklıydı, üzmüştüm onu ama olan olmuştu da. Zamanla düzelir dedim içimden, sonuçta birbirimizi seviyorduk. Böyle zamanlarda hatayı ben yapsam da yapmasam da hep içimde bir burukluk oluyordu. Sarıldık birbirimize, bu her şeyi unutmasına yetti. Ama şu kahrolasıca vakit yine çabucak geçmişti. 1–2 gün içinde memleketine dönmesi gerekiyordu, zaten okulu kapanmıştı. Ailesini birkaç gün idare etti ama nereye kadar? Benim okulum da 1 hafta sonra kapanacak ben de memleketime dönecektim. Sonra da bayram vardı zaten. Biletini aldık, otogara gittik. Yine üzgün bir şekilde uğurladım onu. “Bir daha ne zaman görüşeceğiz?” diye sordu. Bilmiyorum dedim.

26 Ekim 2006

Bölüm 5 - Yılbaşı

O günlerde tamamen bir toz bulutu içinde gibiydim. Önümü görmek o kadar zordu ki. Zaten en zor aşamanın bu olduğunu düşünürdüm hep. Yeni tanıştığın birisinin hayatına girmesi, onunla her şeyini paylaşmak, onu sevmek ve en önemlisi hayatını onunla devam ettirmek değil miydi zaten istediğim? Tabi hepsini yürekten istemem gerekiyor, zorla değil. Zaten bu değişimi hissediyordum. Geceleri onsuz uyumak zor geliyordu artık. Bu kadar kısa zamanda bu kadar bağlanacağımı hiç düşünmemiştim. Bilmiyordum ki bu sadece bir başlangıçmış. Onun bana verdiği değeri de görebiliyordum. Zaten benim tek istediğim ilgiydi hepsi bu. Ve onu her hafta görmek istiyordum. Sonraki hafta sonu İzmit'e geldi. Okulu tatil olmuştu. Mutluydum ve de onunla birlikte yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğreniyordum yavaş yavaş. Zaten insan birini seviyorsa hep yanında olmasını istemez mi? İşte ben de o durumdaydım. Önümüz yılbaşıydı. Ben, yanımda birkaç gün kalıp ailesinin yanına gider diye düşünmüştüm. "Yılbaşında ne yapıyorsun?" diye sordu. Ben de evde olacağım diye cevap verdim. "Yeni yıla seninle birlikte girmek isterim" dedim. Verdiği cevap havalara uçmama neden oldu çünkü benimle birlikte yeni yıla girecekti! İşte bana değer verdiğini hissettiğim bir davranış daha. Bu çok doğaldı, sevgili olmuştuk ve yılbaşını benimle geçirmek istiyordu. Ama benim hiç de alışık olmadığım bir davranıştı ki bu kötü bir şeydi zaten. Kimse bana gereken ilgiyi göstermemiş demek ki diye düşünüp durdum hep. Evde günlük yaşayış düzenimiz nerdeyse oturmuştu. Ben okula gidip geliyor, daha sonra yemek yapıyor ve bulaşık yıkıyordum. Yemek konularında çok ilgili olduğumdan, birçok denememi de ilk onun üzerinde test ediyordum. O da hamarattı ama ben ona iş yaptırmamaya çalışıyordum. Bu şekilde mutlu olduğunu düşündüm hep ve o zaman ben de mutlu oluyordum. O ise zamanının çoğunu bilgisayarda oyun oynayarak geçiriyordu. O oyunu benim bilgisayarıma da yüklemiştik ve az çok anlıyordum artık nasıl bir oyun olduğunu. Gündüzleri oyun oynuyor, geceleri ise yaramazlık yapıyorduk. Yine o günlerden birinde o üstte olmak istediğini söyledi. Öyle bir tonla söyledi ki, bunu söylerken ne kadar utanıp sıkıldığını anlamıştım. Bu güne kadar onunla hiç diğer türlü deneme fırsatımız olmamıştı. Çünkü önceki ilişkilerimde çok canım yanmıştı. Çok kaba davrananlar, beni sırf vücut olarak görenler vardı. Çekinceliydim. Hayır, o asla sadece cinsellik için benimle birlikte değildi. Zaten öyle yaklaşmamıştık da birbirimize. İsteğini kabul etmiştim. Zaten bugüne kadar doğru düzgün üstte de olamamıştım. İktidarsızlık problemim vardı ve bu yüzden sertleştirici hap kullanıyordum. Psikolojikti, ama bir türlü yenmeyi başaramıyordum. Neyse, ikimiz de hazırlandık. Benim böyle durumlarda hep bir karın ağrım başlar. Hep dua ederim küçük düşmeyeyim diye. Ama yine olmuştu. Kontrol edemiyordum. Ve yapamayacağım dedim. İstiyordum ama olmuyordu. Çok üzüldüm. O da üzgündü. Ve sanırım onu istemediğimi bile düşünmüştü. O andan sonra hiç bir şey konuşmadık. Giyindik. Hani böyle anlarda bir hava olur ya böyle gergin, aynen öyle bir hava vardı artık. Ve kırdığım parçaları nasıl bir araya getireceğimi bilmiyordum. Biraz uyanık durduktan sonra yattık. Birden ağladığını fark ettim. Ne oldu diye sordum. Söylemiyordu. Bir şey yok diyip geçiştirdi. Ama çok merak etmiştim. Lütfen söyle diye yalvardım. Yarın söyleyeceğim dedi. Peki dedim ve uyuduk. Ertesi sabah uyanır uyanmaz sordum, söyle neden ağladın gece dedim. Boş ver dünde kaldı o dedi. Söylememekte direniyor bense durmadan ısrar ediyordum. En sonunda şöyle dedi; "Sen içerdeki odaya git ben sana bir mail yazacağım". Tamam dedim ve gittim. O kadar merak etmiştim ki. Çünkü nedeninin sadece dün geceki durum olduğunu düşünmüyordum. Başka bir şeyler olmalıydı. Kafamda kurdukça kurdum. En sonunda odadan çıktı. Bilgisayara koştum ve hemen okumaya başladım. Şaşırmıştım, ama korktuğum başıma da gelmemişti. Dün olanlar ona benim onu sevmediğimi düşündürtmüştü oysa ki sadece birbirimizi yanlış anlamıştık. Mutlu oldum birden. Hemen yanına gittim. Sıkıca sarıldım ve dedim ki, seni hayatımın sonuna kadar bırakmayacağım ve hep seveceğim. Onun da bunu duymaya ihtiyacı vardı. Ve konu orada kapandı. Yılbaşı gecesi güzel bir sofra hazırlamıştım. Yedik, karnımızı doyurduk. Evde olacaktık zaten. Dışarıda eğlenmeyi düşünmüyorduk. Ama belki biraz içki ve kuruyemiş iyi olabilirdi. Tabi bu son anda aklımıza gelince yeni yıla 10 dakika kala biz dışarıda içki arıyorduk hâlâ. Neyse koşa koşa gittik eve. Neden ama? Çünkü yeni yıla öpüşerek girmek istiyorduk. Girdik de. Hikâyeyi bilirsiniz, yıla nasıl başlarsanız öyle devam eder derler hep. Gerçekten de öyle oldu. Her bulduğumuz fırsatta öpüştük. :P Şaka bir yana yılbaşı gecesi gerçekten benim için önemli bir geceydi. Yok, burada biter mi? Daha yeni yılın ilk saatleri var. Tabi ben içkiye pek alışık biri değilim. İçtikçe sarhoş olduğumu hissediyordum. Konuşmam yayvanlaşıyor, durmadan gülüyordum. Gece ilerliyordu ve artık onun da benim de yeni heyecanlara ihtiyacımız vardı. "Bu gece tekrar denemek istiyorum" dedim. Buna hazır olduğumu söyledim. Gerçekten yapabilirim dedim. Ta ki o karın ağrısı tekrar başlayana kadar. Ve sonuç yine hüsrandı. Dayanamadım. Yine o gergin hava gelmişti odaya. Yattım, o ise bilgisayardaydı. Sarhoş olduğum için durmadan sayıklayıp durdum hep. Seni seviyorum diyordum. Ama sen beni hiç sevmiyorsun dedim defalarca. İlgilenmiyordu. Uyuyakaldım.

25 Ekim 2006

Bölüm 4 - İade-i Ziyaret

O, Bursa'ya döndükten sonra diğer hafta sonuna kadar msnde görüştük. Telefonda pek konuşamıyorduk. Zaten gerek de kalmıyordu, internette birbirimizi bile görebiliyorduk sonuçta. Perşembe gününden Bursa'ya gidecektim çünkü o'nun ev arkadaşı bu haftalığına memleketine gitmişti. Otobüse bindiğimde aynı heyecan yine başlamıştı. Onu tekrar göreceğimi bilmek beni çok mutlu etmişti. Otobüste o 2,5 saat bitmek bilmedi. Gitgide daha da heyecanlanıyordum. En sonunda Bursa'ya vardık ve indiğimde karşımdaydı. Onu görünce kalbim yerimden çıkacak gibi oldu. Birlikte yürüyerek servise bindik. Eve gittik. Kapıdan girer girmez kollarına atladım. Çok özlemiştim onu. Sarılma faslı bittikten sonra içeriye geçtik. Kaldığı ev çok güzeldi, üstelik ben geliyorum diye bir gündür evi topluyordu. Bursa'ya gelmeden bana ne yemek istersin diye sormuştu. Mantı demiştim. Gerçekten de yapmıştı. Yemek yedik, becerikliydi de. Üstelik özenerek yapmıştı. Çok hoşuma gitti. İlk defa kendimi özel biri olarak hissetmeye başlıyordum. Bu çocuk beni gerçekten seviyor diye düşünmeye başlamıştım. Daha sonra bilgisayarda takıldık biraz. Daha sonraları başından kalkamayacağım "o oyun"u ilk defa o gün izlemiştim. Tabi o zamanlar hiç bir şey anlamıyordum. Sonra uykumuz geldi. Yatacaktık. Tabi yatmadan önce biraz yaramazlık yapmalıydık değil mi? Tek hatırladığım yaramazlık bitince ikimizin de çıplak şekilde uyuyakalmasıydı. 15–20 dakika sonra uyanmış ve çok üşüdüğümü fark etmiştim. Onu da uyandırdım. Yatalım dedim. İçerdeki odaya geçtik. Sarılarak uyuduk. Bunu da çok özlemiştim. Çok iyi geliyordu bana ve ruhuma. Ertesi gün o sabahtan okula gitmişti. Ben evde yalnız kaldım. Bilgisayarda takıldım hem biraz da düşünme fırsatı buldum. Sorular soruyordum kendime. Mutlu muyum? Ne hissediyorum? Ne istiyorum? Aslında bu soruların yanıtları çoğunlukla oluşmuştu kafamda ama yine de emin olmak istiyordum. Eve geldiğinde, eşinin işten dönmesini bekleyen insanlar gibi hissettiğimi fark ettim. Ben oradayken o kadar çok şey yaptık ki. En çok film izlemeyi seviyordu, birlikte bir sürü film izledik. Birlikte film izlemek daha bir heyecanlı oluyordu. O yanımdayken sürekli onu öpmek istiyordum. Ve filmden koptuğumuz bir an bu duygu doruğa çıkıyor ve öpüşmeye başlıyorduk. Gece birlikte uyurken de öyle ta ki ikimizin de uykusu bastırana kadar. Nasıl da su gibi akıp geçmişti zaman... O soğuk kış gecelerinde içimi ısıtan, birlikte uykuya yenik düştüğüm insandan ayrılmak çok zor geliyordu şimdi. Alışmak dedikleri bu olsa gerekti. İlk Bursa ziyaretimi işte bu nedenlerden dolayı asla unutamıyorum. Şehri de çok sevmiştim zaten. Tabi o da o şehirde olduğu içindi. Ve otobüse bindim.

Bölüm 3 - Ayrılma Zamanı

Gitme vakti gelmişti, anlam veremiyordum iki gün ne kadar çabuk geçmişti. İlk buluşmamız olmasına rağmen birbirimizi daha yakından tanıma fırsatı bulmuştuk. Emindim ben bu çocuktan hoşlanıyordum, en azından bunu kendime itiraf edebilmiştim. Fakat daha birbirimizde keşfedeceğimiz o kadar çok şey vardı ki... Otogara ulaştığımızda gerçekten ayrılma vakti geldiğini anlamıştım. Mizah dergilerine bayılıyordu ve yanına almadan yolculuğa çıkmıyordu. Muavinin anonsu ile vedalaşma vaktinin geldiğini anlayıp birbirimize sarıldık. Otobüse bindiğinde artık şansımın döndüğünü düşünüp mutluluğun tadını çıkarıp gülümseyerek el sallıyordum. Ve onu son bir kez daha görebilmek için otogar kapısına yöneldim. Yüzüne unutmamak adına son bir kez uzun uzun bakıp el salladıktan sonra otobüs usul usul yoluna devam etti...

23 Ekim 2006

Bölüm 2 - Ve Başladık...

...Bir süre o şekilde konuştuktan sonra elimi tuttu. Sonra bir hamle yapıp öptük birbirimizi. Daha da heyecanlanmıştım. Sonra birbirimizin vücudunu daha da yakından görmek istedik ve gerisi geldi. O akşam onun şu sorusuyla son bulmuştu: "Beraber miyiz?", "Evet" dedim. Ve başladık...

Bölüm 1 - Resimsiz Mesaj

Yine sıradan bir gündü. Okuldan gelmiştim. Msn açık, müzik dinliyorum. Sık kullandığım arkadaş bulma sitesine girip günlük mesaj kontrolümü yapacaktım. Login oldum, baktım bir mesaj. Sadece e-mail adresini yazmış. "Ekler misin?" demiş. Profiline şöyle bir göz attım ama fotoğrafı yoktu. Neyse dedim ve ekledim adresini. Hemen kabul etti ve sağ alt köşede "O oturum açtı" yazdı. İşte fotoğrafını ilk orada görmüştüm. Selamlaştıktan sonra konuşmaya başladık. Tabi ben o sırada üstteki fotoğrafa bakıyor, nasıl sence diyordum kendi kendime, konuşur gibi. İyiydi ama kamerada da görmek isterdim. Karşılıklı kamera açtık. Fotoğraftaki açıdaydı kamera da. Belli ki fotoğrafı da kamerayla çekmişti. Çok da farklı değildi zaten. Beğenmiştim ama sıra dışı bir tip olduğu belliydi. Önceden beğendiğim hiç bir tipe benzemiyordu. O gece pek uzun konuşamadık. Çünkü ikinci öğretimlerle derse girmem gerekiyordu. Telefon numarasını sordum. "Şu an telefonum yok, bozuk" dedi. Peki dedim. Kendi numaramı bıraktım. "Arkadaşından falan mesaj atmak istersen" dedim. Daha sonra çıktım. Derste aklımdaydı hep. Acaba nasıl birisi, benden hoşlandı mı gibi sorular geçiyordu aklımdan. Neyse yakında görürüz dedim. Ertesi gün doğum günümdü. Okulda dersler bitene kadar kimse kutlamamıştı, en sonunda okul çıkışı bara gidelim bu akşam demiştim arkadaşlara. Hepsi "Neden?" diye sorunca bugün benim doğum günüm demiştim. Hepsi "Aaa neden daha önce söylemedin?" dedi. Eve geldim. Hazırlanacaktım. Ama daha vaktim de vardı. Açtım bilgisayarı. O da ordaydı. Adını bile bilmiyordum daha. Ya da hatırlamıyordum. Tekrar selamlaştık, konuşmaya başladık. Aynı fotoğrafı vardı yanda. Yine kamera açtık. Birden fark ettim ki telefonla konuşuyordu kamerada. Sesimi çıkarmadım. O hafta sonu için bir planım yoktu aslında. Zaten Bursa'daydı. Yanına gidebilirdim belki ama onun İzmit'e gelmesi çok daha iyi olurdu sonuçta yalnız kalıyordum. Teklifi yaptım. "Hafta sonu İzmit'e gelebilir misin?" dedim. Hemen sorular başladı. Kiminle kalıyorsun? Nerde oturuyorsun? Nasıl bir ilişki düşünüyorsun? Dedim ki, tek başıma kalıyorum. Kocaeli merkezde evim. Birbirimizi beğenirsek uzun bir ilişki olabilir demiştim. O da öyle bir ilişki istediğini söyledi. Tercihi sordu. ap dedim. O da öyleymiş. "Önceden ilişkin oldu mu?" dedi. Evet dedim. Onun olmamış. Neyse, bara gitmek için çıkmam gerekiyordu. "Bara gideceğiz bugün benim doğum günüm" dedim. Peki, görüşürüz, doğum günün kutlu olsun dedi. Hani yeni tanıştığın ama daha hiç tanımadığın birisine dersin ya, aynı onun gibi geldi bana bu söz. Hiç unutmadım o kutlamayı, çok hoşuma gitmişti nedense. Barda çok eğlendik. İlk defa İzmit'teki arkadaşlarımla kutluyorduk. Ve bar çıkışı pasta sürprizi vardı. Mumları üflerken dileğim "Uzun süreden beri istediğim, hiç bitmeyecek, çok güzel bir ilişki" olmuştu. Sanırım şanslı günümdeydim. Ertesi gün nerdeyse tüm gün evdeydim. Onunla konuştuk tekrar ve dünkü soruların aynılarından sonra İzmit'e gelmeyi kabul etti. Yarın gelebilirim dedi. Çok sevinmiştim. O gün ilk defa biraz daha ayrıntılı konuşabilmiştik. Dinlediğim müzikler arasında Evanescence'i de saymam belki de bu ilişkinin başlama nedenlerinden biriydi. Ayrıca kamerada birbirimizi her açıdan görmüştük nerdeyse. Soyunmuştuk bile. O gece nasıl uyudum bilmiyorum. O günlerde netten yazıştığım bir arkadaşıma günü gününe her şeyi anlatıyordum o da bana nasihatler veriyordu. Ertesi gün için prezervatif ve krem almamı önerdi. Hiç almamıştım önceden. Gece mesaj attı. Yarın sabah 10'da bineceğim diye. Çok sevinçliydim ve bir o kadar da heyecanlı. Sabah oldu. Eczaneye gidip krem, sonra da Migrostan prezervatif alacaktım. İçimde öyle bir heyecan var ki utangaçlığım falan kalmadı. Eve geldim bekliyorum. Saat 12 falandı sanırım. Otogara gideceğim, tam evden çıkıyorum, ayakkabılarımı giydim telefonum çaldı. Mesaj gelmişti. Bir de baktım o, "Msnye gelebilir misin?" yazmış. Üzülmüştüm. Gelmiyor herhalde dedim içimden. Hemen açtım msni. Ordaydı. Ne oldu dedim? Kamera açtı hemen bileti gösterdi. 1 buçukta biniyorum dedi. Rahatlamıştım. Biraz daha bekleyebilirdim. Sonuçta gelecekti. Biraz konuştuk. Ben 4'e çeyrek kala otogarda olurum dedim. Biz "Aşkım"lı konuşmaya başlamıştık bile. Neyse saati geldi, o çıktı. Ben de msnde zaman geçirmeye çalışıyordum. Burak "Okanla boynere gideceğiz sen de gelsene" dedi. Ben de olmaz arkadaşım gelecek otogara gideceğim dedim. Tamam, biz seni bırakırız dedi. Ben de olur hem vakit geçer dedim ve arabayla beni almaya geldiler. Boynere gittik. Mağazada dolaştık derken yarım saat kalmıştı otobüsün gelmesine. Ben acele ettiriyordum Okanla Burak'ı. Çıktık yola. O sırada ondan mesaj geldi. "Aşkım sana kavuşmama az kaldı" diye. Ben de yoldayız arkadaşlarla geliyorum yazdım. O mesaja gelen cevabı hiç unutamadım "Aşkım n’olur yalnız gel" yazmıştı. İşin bu kısmını hiç düşünememiştim. Birden bire kafamdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Ya indiği gibi geri giderse, ya onu bir daha göremezsem diye düşünmüştüm. Korkmuştum. Otogarın dışında durduk. İndim arabadan ve otogara doğru koştum. Otobüs gelmişti. Yaklaştıkça onu seçmeye başlamıştım. Evet, kameradakinden çok daha iyi görünüyordu. Okuldan iki kız arkadaşı da ordaydı onlarla biraz konuştuk sonra ben onu da aldım arabaya doğru giderken "Merak etme sınıftan arkadaşlarım beni bilmiyorlar" dedim. Rahatlamış mıydı bilmiyorum ama en azından benle gelmeyi kabul etmişti. Arabaya bindik. Oradan buradan biraz konuşalım derken eve geldik. Bizi bıraktılar. Baş başa kalmıştık. Eve girdik. Heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Giyinişi çok hoştu. Arkadaşlarımda olmayan bir tarzı vardı. Havalı görünüyordu. Karizmaydı ve dış görünüşüne çok önem veren birine benziyordu. Bakımlıydı ayrıca. Karnın açtır herhalde yemek yer miyiz dedim olur dedi. O gün yemekle uğraşmayayım diye hazır köfte yapmayı planlamıştım. Hem böylece yapmış olacağım yemeği sevmeme ihtimali gibi bir problem de olmayacaktı. Yemeklerimizi yedik. Odama geçtik. Ben msnde ona ne kadar utangaç olduğumu söylemiştim. O da ısrarla benim kadar utangaç olamazsın demişti. Odaya geldiğimde "Benden de utangaçmışsın" dedi. Güldüm, demiştim dedim. Biraz sohbet ettikten sonra, yan yana otururken birden "Dizine yatabilir miyim?" dedi, tabi dedim ve yattı.