31 Mayıs 2007

Bölüm 53 - Hayır, Asla!

Beklenmedik anlarda beklenmedik birçok şey yaşamıştık. Ama bunların hiçbiri ona olan duygularımı değiştirmemişti. Görüşebilme olanaklarımızın kısıtlılığında yeni şanslar yaratmaya çalışıyorduk. Hayatın zorlukları, öğrenciliğin verdiği sıkıntılar başımın eksilmeyen belaları olmuştu hep. Ama yine de ona duyduğum özlem, bana onu görebilmemi sağlayacak her şeyi yaptırabilirdi. Sınav haftam başlamıştı. Artık İzmit’ten ayrılmam imkânsızdı. Bu durumda tek çare onun buraya gelmesiydi. Ama nasıl? Ay sonuna yaklaşmıştık ve param bitmek üzereydi. Bir yolu olmalı dedim. O da çok üzülüyordu. Birbirimize deliler gibi ihtiyacımız vardı. Her telefonda konuştuğumuzda bunu sesinden anlayabiliyordum. Birlikte uyumaya, zaman geçirmeye ihtiyacımız vardı. Kuzenimden borç istemeye karar verdim. Neyse ki beni kırmadı ve hemen kabul etti. İnanamadım bir anda çözülmüştü sanki tüm sorunlar. Ertesi gün yanımda olacaktı! O gece nasıl uyudum bilmiyorum. Sabah onu servisin getirdiği yerden aldım. Çok heyecanlıydım. Görüşmeyeli yine uzun bir süre olmuştu. Tam sınavlarım varken gelmesi kötü değil aksine çok iyi olmuştu. Moralim düzelmiş, neşem yerine gelmişti. Onun da iyi olduğunu görmek beni daha da mutlu ediyordu. Sınavlarıma çalışmak için her gün arkadaşlarıma gidiyordum. O ise evde tek başına kalıyordu. Bazen sabah gidip öğleden sonra geldiğim oluyordu. Üzülüyordum ama onun evde beni bekliyor olduğunu bilmek bile yetiyordu aslında. Bu gelişinde yine çok güzel zaman geçirdik. Gezdik, güldük, yemek yaptık, film izledik, uyuduk ve daha bir sürü şey. Benimle kaldığı günler ne de çabuk geçti. Bugün döndü Antalya’ya. Ev yine sessiz, ben yine onsuz. Yarınki son sınavımdan sonra İzmir’e ailemin yanına dönecektim. Üç haftalık tatilim vardı. Antalya’ya gitme planlarım vardı ama hayata geçirebilir miydim bilmiyordum. Hâlâ onun gitmiş olduğu gerçeğine alışamamışken, kendim de gidecektim. Zaten burada kalmam iyi olmazdı. Her görüşmemizde anılarımız daha fazla kaplıyordu evin dört bir yanını. Bir kez daha uyanmıştım rüyadan. İyi geceler öpücüğümü kim verecekti?

19 Mayıs 2007

Bölüm 52 - Durgun Sular

Akan nehirlerin içinde hareketsiz durmanı sağlayabilecek kadar güçlü bir şey sevgi. Bu kadar güçlü bir şeye sahipken insan ne kadar şanslı olduğunu unutuyor bazen. Yaşamımız bu kadar hareketli geçerken, bazen birden bastıran bir yağmurda ıslanmak gibi sevginin bize yaptığı oyunlar. Aşk, özlem birçok insanın tatmak istediği duygular arasında. Sevgi ise insanın ihtiyaç duyduğu bir şey. Sevmek ve sevilmek, hiçbir zaman bu duyguları yaşamak istemeyen kimse olmamıştır. Ona olan sevgim, karşılaştırılamaz, nedensiz ve kalıcıydı. Onu sevmek bende bir duygudan öte hayatımın anlamı olmuştu artık. Çok sıkıldığım zamanlarda beni ayakta tutan ise onun sevgisiydi. Beni sevdiğini bilmek sanki bir ilaç gibi iyileştiriyordu beni. Her ne olursa olsun bu değişmez bir gerçekti. Onunla ne zaman görüşeceğimiz belli değildi. Sınavlarım bitip İzmir’e döndükten sonra Antalya’ya onu görmeye gitmek istiyordum. Çünkü onsuzluk artık dayanılmaz bir hal almıştı. Onu özlemek değil, yanımda görmek istiyordum. Fotoğrafına bakıp gözyaşı dökmek değil, ona sarılmak, onu öpmek istiyordum. Onsuz bir hayat değil, her yeni güne onunla uyanmak istiyordum. Onu bir ömür boyu sevmek istiyordum. Ne olursa olsun seveceğim de.

13 Mayıs 2007

Bölüm 51 - Dürüst Bir Bakla

Zamanın karşısında güçlü durmaya çalışıyordum. Görüşebilme olanaklarımızın birden bire yok olup, aniden ortaya çıkabileceği bir dönemdeydik. Okulumun kapanmasına birkaç hafta kalmıştı. Daha sonra da İzmir’e dönecektim. Çünkü ailemin gönderdiği para bitecek ve yaz okulum başlayana kadar onların yanında kalmak zorunda kalacaktım. Bu durumdayken görüşebilmemiz çok zordu. Üstelik işten ayrılmıştı. Evet, belki bu İzmit’e gelebilmesi için gerekliydi ama yanımda kalacağı süre içinde kullanacağımız yeterli paramız olmayacaktı. İşten ayrıldığı günden itibaren neredeyse her gün Antalya’daki diğer gay arkadaşlarımızla beraberdi. Gezdiler, eğlendiler, sohbet ettiler, kısacası birlikte takıldılar. Bu çok güzel bir şeydi aslında. Arkadaşlarımla gittikçe daha samimi olduğunu görmek beni sevindiriyordu. Onlarla birlikteyken kendini yabancı gibi hissetmiyordu artık. Benim de yeni tanıştığım birçok arkadaşımla benden daha samimi olmuştu hatta. En azından canı sıkılmıyordu, eğlendiğini biliyordum. Bütün bunlar dışında ilişkimizin tüm zorluklara göğüs gerdiği bir dönem geçiriyorduk. Benim buradan gözlemlediklerimle onun gözlemledikleri farklıydı belki ama ben onu yanımda göreceğim günü iple çekiyordum. Ne zaman olacağını bilmiyordum, ama o gün gelecekti inanıyordum. Yaşadığımız bunca zorluklara, sıkıntılara rağmen hâlâ bu ilişki devam ediyorsa bir nedeni olmalıydı değil mi? Sadakat, aşk, sevgi falan demeyeceğim. Bizi bir arada tutan değişik bir duyguydu. Belki bunların karışımı ama içinde birçok başka duyguyu da barındıran bir yapıya sahipti. Aramızdaki mesafe bizi duygusal olarak da birbirimizden uzaklaştırıyor muydu? Belki evet, belki hayır. Asla değişmeyecek olan duygularım dışında tabi ki değişen düşüncelerim oluyordu. Sanırım bu durumu uzun bir süreç olarak değerlendirmemeliydik. Kafamızı bulandırıp gereksiz korkulara kapılmamalı, nedensiz davranışlarda bulunmamalıydık. Anlık heyecanlar, gelip geçici aşklar gibi nafileydi. Kendimi unutulmuş, ikinci plana atılmış, terk edilmiş, sokakta bırakılmış gibi hissediyordum bazen. Hayır, O’ndan kaynaklanan bir şey değil. O bana bunu hiç hissettirmedi. Sadece kendi kendimi içine düşürdüğüm bir durumdu bu. Yaşadığım hayatı eksik yaşıyormuş gibi hissediyordum. Bu eksiklik ondan kaynaklanıyordu. Ama sonuç olarak yine de bir şekilde bu güne kadar nasıl geldiysem, bundan sonra da böyle gidebilirdi. Özlemeye devam.