16 Haziran 2007

Bölüm 56 - Veda

Otobüs boyunca bundan sonra neler olabileceğini düşündüm. Bırakmazdı artık beni. Çünkü ona ne kadar bağlı olduğumu, nasıl sevdiğimi görmüştü. Tüm yaşadığımız güzel günler üzerine nasıl bırakabilirdi beni? Bırakamazdı. Eve geldiğimde değişen hiçbir şey olmadığını gördüm. Her şey bıraktığım gibiydi. Ama birkaç saat içinde gerçeğin farkına vardım. Bıraktığım gibi olmayan tek şey O’ydu. Antalya’ya gitmeden önceki gibi düşünüyordu yine. Yazdığı mesajlar yine içime binlerce yara açmıştı. Böyle olmamalıydı! Oysa ne güzel günler geçirmiştim bu yolculuğumda. Ne kadar eğlenmiştik denizde birlikte. “Seni bırakmayacağım” dememiş miydi? Demek ki değiştirememiştim düşüncesini, aklına çoktan koymuştu belki de. En yakınım dediğim insan bile tüm hislerini bana söylemiyorsa daha ne yapmalıydım. Onunla geçirdiğim belki de son günlerimin neden böyle olduğunu daha iyi anlıyordum şimdi. Keşke ona çok daha sıkı sarılsaydım ayrılırken, keşke doyasıya öpseydim. Ona bir kez daha dokunabilmek için her şeyimi verirdim. Onunla yaptığım her şeyin son kez olduğunu bilseydim ondan hiç ayrılmak istemezdim. Biten şey aşk değildi, arkadaşım değildi kaybettiğim ama bir şey vardı biten. İşte o biten şeyin ne olduğu belli değildi. Buraya kadarmış belki de, ilişki iki kişi güzel. Ben bu ilişkiyi hep kalbimde yaşatacak olsam da ne anlamı kaldı ki artık? Belki de tozpembe bakıyordum hayata. Artık gerçekleri görme vakti gelmişti. Bitmişti. Kim bilebilirdi?

Bölüm 55 - Buruk Bir Mutluluk

İçime birden bir umut düştü. Kesin pişman oldu beni geri istiyor dedim. Heyecanla bir cevap yazdım. Ama aldığım cevap dünyamı başıma yıkmıştı. Arkadaş kalmak istediğini yinelemiş, artık diğer türlü bir şey olamayacağını söylüyordu. Gece boyunca mesajlaştık ama bir türlü ikna edememiştim onu. Fikrini değiştirememiştim. Üzülmek istemiyordu artık. Uzaklıktan sıkılmıştı. Dayanamıyordu. İlişki boyunca, onu özlediğim anlar boyunca bu kadar üzülmemiştim. Bitiyordu, belki de bitmişti ama bir şey yapamıyordum. Başaramıyordum. Bu sefer olmuyordu. Mesajını beklerken uykuya daldım. Sabah olduğunda kahvaltı edip hazırlandım. Mete ve Hüseyin ile buluşacaktım. Buluşma yerine geldiğimde O’ndan bir mesaj geldi. Nerede olduğumu, yanımda kimler olduğunu soruyordu. Yanıma çağırdım. Birkaç mesajlaşmadan sonra gelmeyi kabul etti. Yine heyecanlıydım yine umutluydum. Acaba bu sefer bana nasıl davranacaktı. Yine arkadaşım olarak mı geliyordu? Birkaç saat içinde geldiğinde gayet mutluydu. Onu gördüğüme çok sevinmiştim. Çünkü önceki gün onunla vedalaşamadan ayrılmıştık. Hatta onu bir daha göremeyeceğimi bile düşünmüştüm. Yalnız içimde hâlâ cevabı belli olmayan bir soru vardı. Neyim olarak gelmişti yanımıza? Çok geçmeden bunu cevabını öğrendim. Yanıma gelip “seviyorum seni” dediğinde anladım. Bırakmıyordu beni. Sanki bir gündür yaşadığım kâbustan uyanmıştım. Kaybolmuştu tüm kara bulutlar. Havalardaydım. Yüzüm birden gülmeye başladı. Neden böyle oldu niçin bunları yaşadık diye düşünmeden kendimi onun kollarına bırakmıştım. O an yaşadığım mutluluğu hiçbir kötü düşünceyle bozmak istemiyordum. O gün çok eğlendik. O gece onlarda kalmamı istedi çünkü ertesi gün denize gitmeyi planlamıştık. Sonunda her şey yoluna girmişti. İki gün sonra İzmir’e dönecektim. Daha sonra birkaç gün içinde de İzmit’e. Çünkü yaz okulum başlayacaktı. Yaz okulumun ortasında tekrar Antalya’ya gelme planlarımdan bahsediyordum ona. Evlerine gittiğimde yemek yedik. Odasına geçip onu öptüğüm an sanki bir rüyada gibiydim. Bana önceki gün yaşattığı üzüntü bir anda kaybolmuştu sanki. O ilk kez öptüğümdeki gibi hissetmiştim. Heyecanlanmıştım. O gece her şeyi konuşmaya çalıştık. Neden böyle olduğunu, içimden geçen tüm soruları sordum ona. Kendini kötü hissettiğini söyledi. “Ama seni bırakamayacağımı anladım” dedi. Bitmişti korkularım. Bırakmayacaktı beni. İçim huzur dolu bir şekilde uyudum o gece. Ertesi gün erkenden kalkıp denize gittik. Sadece o ve ben olacaktık. Tüm gün baş başa. O gün, yaşadığım günler içinde en iyilerinden bir tanesiydi. Çünkü ona doya doya bakmak, çılgıncasına eğlenmek, birlikte yüzmek çok mutlu etmişti beni. Onun da mutlu olduğunu görüyordum ama yine de üzülüyordu. Ne de olsa ertesi gün tekrar kopacaktık birbirimizden. Yine ayrı kalacaktık. Sonunda tekrar görüşecektik belki ama yine üzülecektik. Yaşadığım anlar sanki öleceği bilinen bir çocuğa yaşatılan son gün gibiydi. Öyle bir hava vardı içimde. Teyzemlere geri dönüp o geceyi onlarda geçirdikten sonra Mete, Doğuş ve O’nunla buluştuk. Akşamüstü dönüyordum İzmir’e. O gün dolaştık, gezdik, güldük. İçimde buruk bir sevinç vardı. Ondan ayrılacak olmam üzüyordu beni. Ama olsun en azından kararını değiştirmişti. Bırakmamıştı beni. Bana sahip çıkacaktı hep. Hep benim olacaktı. Otobüse hiç binmek istemedim, o anlar hiç bitsin istemedim ama mecburdum. Hepsiyle vedalaşıp ayrıldım yanlarından. O’na doya doya sarıldım. Otobüse bindim. İşte yine yalnız başıma kalmıştım.

Bölüm 54 - Yazık Oldu

İzmir’e döndükten sonra yaşamış olduğum duygusal çöküntü bir nebze olsa da azalmıştı. Arkadaşlarımla görüşüp, ailemle sohbet edip kafamı biraz da olsa dağıtmıştım. Antalya’ya gitme planlarım daha da belirginleşmişti üstelik abim İzmir’e gelecek daha sonra da birlikte Antalya’ya gidecektik. O’nun açısından ise işler bu kadar da basit değildi. Babasının yanında çalışıyordu ve ben geldiğimde görüşebilmemiz için uygun bir ortam olması gerekiyordu. Planları yaparken her noktayı düşünmeye çalışıyorum ancak gözümden kaçan çok önemli bir şey vardı. O’nun düşündükleri. Çok karamsarlaşmıştı. Bir gece telefonda konuşurken bütün düşündüklerini bana söyledi. Önceden de söylemeye çalışmıştı ama ben duymak istememiştim, bir şekilde konuyu değiştirmiştim ya da reddetmiştim. Şimdi ise düşünceleri duygularının önüne geçmiş gibiydi. Artık dayanamadığını söylüyordu. Kendimi bir fırtınanın ortasında bulmuştum sanki. Ne yapacağımı bilmeden çaresiz bir şekilde bekliyordum. Bana söylediği cümleleri duydukça sanki bıçaklanıyordum. Arkadaş kalmak istediğini söylediğinde kabul etmedim. Çünkü yapamazdım, dayanamazdım. Bütün bunlar birden bire nerden ortaya çıktı diye düşündüm ama aslında bunun olacağının hep farkındaydım. Sadece bir şekilde ertelenmesini sağlamıştım. Şimdi ise gerçeklerle yüz yüze kalınca ne kadar acı verici olduğunun farkına vardım. Aslında bu şartlar altında Antalya’ya gitmemin bir anlamı kalmamıştı ama yine de onu son bir kez görmek adına gitmeliydim. Ertesi gün neredeyse hiç konuşmadık sadece mesajlaştık. Oraya geleceğimi söyledim. Buluşmayı kabul etti. Yolculuk günü geldiğinde ilk olarak arkadaşım Mete’yle buluşacaktık daha sonra O bize katılacaktı. Buluştuk. Eskisi gibiydi, gülünce gözlerinin içi gülüyordu hâlâ. Tek fark aramızdaki ilişkinin adının değiştirilmeye çalışılmasıydı. Benim hiçbir zaman istemeyeceğim bir şeydi bu. Yapamazdım da. Onu arkadaş olarak göremezdim çünkü onu seviyordum. Yanında olup da ona dokunamamak, ona sevdiğimi söyleyememek beni çok yaralıyordu. Derken arkadaşım Doğuş da bize katıldı. Bir yerde oturduk sohbet ettik ama ben yavaş yavaş kendimi kaybediyordum. Dayanamıyordum bu acıya. Gözlerimin içine baktığında bunu O da anlıyordu zaten. “Alışmamız lazım” dedi bana. Neye, neden alışıyoruz, bizi kim zorluyor, neden böyle oldu? Diye soruyordum hep kendime ama bir türlü cevap alamıyordum. Saatler ilerlemişti ayrılma vakti gelmişti, teyzemlerde kalacaktım bu yüzden Doğuşla birlikte aynı otobüse binecektim. O ve Mete’den ayrılacağımız yere gelirken yan yana oturuyorduk onunla. Yol boyunca gözyaşlarıma hâkim olamamıştım. Onu bir daha görmek istemiyordum. Çünkü onu bu şekilde görmek bana çok büyük bir acı veriyordu. Israrla arkadaş kalmak istediğini söylüyordu ama bunu kabul etmemi benden bekleme dedim. Yapamazdım çok iyi biliyordum. Konuşurken birden otobüsün düğmesine bastı ve aniden indi otobüsten. Gitme dedim ama beni dinlemedi. O an dondum kaldım. Otobüs hareket etti. Mete ve Doğuş’un yanına geldim. Şok olmuştum, gitmişti ve ben hiçbir şey yapmamıştım. Arkasından bakmıştım. Gözyaşlarım artık yerinde durmuyordu. Otobüsten indiğimizde konuşacak halim yoktu. Mete’yle vedalaştıktan sonra Doğuş’la birlikte otobüse bindik. Kendimi hiç bu kadar kötü hissetmemiştim. Bitmişti yani öyle mi? Derken bir mesajı geldi telefonuma. Üzüldüm, ağladım ama bir işe yaramadı ki. Elimde tutamamıştım onu. Sanki suyun dibine batan bir şey gibi tutamıyordum elimden kayıp gidiyordu. Bana bir daha mesaj atmayacağını söylediği son mesajdan sonra bir daha mesaj yazmadı. Teyzemlere geldiğimde hep bekledim bir şey yazmasını ama yazmadı. Gece olduğunda hiç beklemediğim bir anda bir mesaj geldi. “Yarın bende kalır mısın?” yazmıştı.