16 Haziran 2007

Bölüm 55 - Buruk Bir Mutluluk

İçime birden bir umut düştü. Kesin pişman oldu beni geri istiyor dedim. Heyecanla bir cevap yazdım. Ama aldığım cevap dünyamı başıma yıkmıştı. Arkadaş kalmak istediğini yinelemiş, artık diğer türlü bir şey olamayacağını söylüyordu. Gece boyunca mesajlaştık ama bir türlü ikna edememiştim onu. Fikrini değiştirememiştim. Üzülmek istemiyordu artık. Uzaklıktan sıkılmıştı. Dayanamıyordu. İlişki boyunca, onu özlediğim anlar boyunca bu kadar üzülmemiştim. Bitiyordu, belki de bitmişti ama bir şey yapamıyordum. Başaramıyordum. Bu sefer olmuyordu. Mesajını beklerken uykuya daldım. Sabah olduğunda kahvaltı edip hazırlandım. Mete ve Hüseyin ile buluşacaktım. Buluşma yerine geldiğimde O’ndan bir mesaj geldi. Nerede olduğumu, yanımda kimler olduğunu soruyordu. Yanıma çağırdım. Birkaç mesajlaşmadan sonra gelmeyi kabul etti. Yine heyecanlıydım yine umutluydum. Acaba bu sefer bana nasıl davranacaktı. Yine arkadaşım olarak mı geliyordu? Birkaç saat içinde geldiğinde gayet mutluydu. Onu gördüğüme çok sevinmiştim. Çünkü önceki gün onunla vedalaşamadan ayrılmıştık. Hatta onu bir daha göremeyeceğimi bile düşünmüştüm. Yalnız içimde hâlâ cevabı belli olmayan bir soru vardı. Neyim olarak gelmişti yanımıza? Çok geçmeden bunu cevabını öğrendim. Yanıma gelip “seviyorum seni” dediğinde anladım. Bırakmıyordu beni. Sanki bir gündür yaşadığım kâbustan uyanmıştım. Kaybolmuştu tüm kara bulutlar. Havalardaydım. Yüzüm birden gülmeye başladı. Neden böyle oldu niçin bunları yaşadık diye düşünmeden kendimi onun kollarına bırakmıştım. O an yaşadığım mutluluğu hiçbir kötü düşünceyle bozmak istemiyordum. O gün çok eğlendik. O gece onlarda kalmamı istedi çünkü ertesi gün denize gitmeyi planlamıştık. Sonunda her şey yoluna girmişti. İki gün sonra İzmir’e dönecektim. Daha sonra birkaç gün içinde de İzmit’e. Çünkü yaz okulum başlayacaktı. Yaz okulumun ortasında tekrar Antalya’ya gelme planlarımdan bahsediyordum ona. Evlerine gittiğimde yemek yedik. Odasına geçip onu öptüğüm an sanki bir rüyada gibiydim. Bana önceki gün yaşattığı üzüntü bir anda kaybolmuştu sanki. O ilk kez öptüğümdeki gibi hissetmiştim. Heyecanlanmıştım. O gece her şeyi konuşmaya çalıştık. Neden böyle olduğunu, içimden geçen tüm soruları sordum ona. Kendini kötü hissettiğini söyledi. “Ama seni bırakamayacağımı anladım” dedi. Bitmişti korkularım. Bırakmayacaktı beni. İçim huzur dolu bir şekilde uyudum o gece. Ertesi gün erkenden kalkıp denize gittik. Sadece o ve ben olacaktık. Tüm gün baş başa. O gün, yaşadığım günler içinde en iyilerinden bir tanesiydi. Çünkü ona doya doya bakmak, çılgıncasına eğlenmek, birlikte yüzmek çok mutlu etmişti beni. Onun da mutlu olduğunu görüyordum ama yine de üzülüyordu. Ne de olsa ertesi gün tekrar kopacaktık birbirimizden. Yine ayrı kalacaktık. Sonunda tekrar görüşecektik belki ama yine üzülecektik. Yaşadığım anlar sanki öleceği bilinen bir çocuğa yaşatılan son gün gibiydi. Öyle bir hava vardı içimde. Teyzemlere geri dönüp o geceyi onlarda geçirdikten sonra Mete, Doğuş ve O’nunla buluştuk. Akşamüstü dönüyordum İzmir’e. O gün dolaştık, gezdik, güldük. İçimde buruk bir sevinç vardı. Ondan ayrılacak olmam üzüyordu beni. Ama olsun en azından kararını değiştirmişti. Bırakmamıştı beni. Bana sahip çıkacaktı hep. Hep benim olacaktı. Otobüse hiç binmek istemedim, o anlar hiç bitsin istemedim ama mecburdum. Hepsiyle vedalaşıp ayrıldım yanlarından. O’na doya doya sarıldım. Otobüse bindim. İşte yine yalnız başıma kalmıştım.

Hiç yorum yok: