24 Ocak 2007

Bölüm 37 - Genç Bir Fidan

İzmir’deki tatil günlerim geçiyordu. Onu göreceğim günü iple çekiyor, yerimde duramıyordum. Son günlerde canımı sıkan olayları ona anlatmış ve kendimi daha rahat hissetmiştim. Sonuçta birbirimizden sakladığımız hiçbir sorunumuz olmamalıydı bence. Her sıkıntısında yanında olmak, ona destek olabilmek isterdim. Yine de bazen sinirleri gerildiği noktada insan sanki yarasını bıçakla deşer gibi karşıdakine saldırır. Oysa bu sinirin altında ne üzüntüler, ne acılar yatmaktadır. Onunla ayrı kaldığım süre arttıkça içimdeki bir şeyler sanki tutamayacağım kadar kabarıyor. Daha sonra başıma bir şekilde bela oluyor. Anlatmak istediğim onsuzken bazı duygularımın beni kandırdığı. Aslında kendime kızarken, beynimin bir suçlu arayıp sonunda onu bulması gibi karmakarışık durumlarda buluyordum kendimi. Bazı yaptıklarına kızsam da sorunları onu kırmadan halletmeye çalıştım hep. Tabi ne kadar başarılı oldum o ayrı. İlişki süresince ikimiz de birçok aşamadan geçmiştik. Bu aşamalar hayatımızın sonuna kadar devam edecekti, bunu biliyorduk. Ruhum incindiğinde tedavinin o olduğunu biliyordum. Kendi kendime o yanımda olmadığında ne yapacağımı soruyordum hep. Bir gün bunların hepsi bitecekti. Kendi evimizde uyanıp, kahvaltıyı birlikte edecektik. İşe gidecek, para kazanacak, isteklerimizi gerçekleştirecektik. Onun hep yanımda olmasını istiyordum. Geleceği düşünüp hayal kurmak çok güzeldi. Benim de, onun da içinde olduğu birçok hayalim vardı. Fakat geleceği kurmadan önce günümüzü yaşamalıydık. Ne geçmişe bağlı kalmalıydık ne de gelecek planları arasında boğulmalıydık. Geçmişte yaşadıklarımız güzeldi, evet ama gelecekte daha güzellerini yaşamayacak mıydık? Mükemmeliyetçi biri olarak her günümün bir öncekinden daha güzel olması için uğraşırdım hep. Geçmişteki günlerimiz geleceğimizin bir yansıması olabilirdi. Yanımda o olduktan sonra yapabileceğimiz o kadar çok şey vardı ki. Gelecek neydi? Gelecek uzakta değil, çok yakınımızdaydı. Birkaç gün sonra yapacağım Antalya gezisi geleceğimdi. Öyleyse neden diğer görüşmelerimizden daha iyi olmasın? Geçmişi özlüyorum ama bu gelecek günlerde daha iyilerini yaşamayacağım anlamına gelmiyor ki. Önemli olan ikimizdi. Gülüşün hep gözümün önünde, sesin kulağımda, sevgin kalbimdeydi. Artık birlikte olmadığımız zamanlarda bile farklı yönden bakıyordum olaylara. Önemli olan var olmaktı. Elle tutamadığımız sevgimizin, bizi ne kadar mutlu ettiğini görmek şahaneydi. Küçücük şeylerden mutlu olabilen, hayat dolu ama bunun hiç farkında olmayan bir sevgilim vardı. Eğer ona olan sevgimi göstermemi isteselerdi sanırım başaramazdım. Çünkü böylesine bir sevgiyi tanımlayacak bir şey bilmiyordum. Bu sevgiydi beni hayata bağlayan. Onu her haliyle kabul eden, bir damla gözyaşı için harap olan, istekleri benim için emir olan biriydi. Eskiden başka insanların uzun ilişkilerine bakar ve çok kıskanırdım. Anladım ki ilişkinin uzunluğu önemli değil. Önemli olan sevgi, saygı ve birlikte olmanın verdiği mutluluk. Onunla ömrümün geri kalanını geçirmek istiyordum. Olur ya da olmaz, ama isteğim buydu. Ne kadar kötü günler geçirirsek geçirelim, en sonunda güneş yine çıkmıyor muydu? Umut tıpkı bir avuç su gibi yeşillendirmişti ilişkimizi.

Hiç yorum yok: