25 Nisan 2007

Bölüm 49 - Fiziksel Temas

Birdenbire olmuştu her şey. Antalya’ya gitme kararını vermiş, Onunla konuşmuş, hazırlıkları yapıp otobüs biletimi almıştım. Gideceğimi İzmit’teki hiçbir arkadaşıma söylemedik. Sadece Antalya’daki arkadaşlarımın haberi vardı zaten birçoğuyla da görüşmek istiyordum. Otobüse bindiğimde ertesi sabah O’nun yanında olacağımı bilmek, beni çok heyecanlandırmıştı. Mümkün olduğunca uyumaya çalıştım, uyudum ki zaman çabucak geçsin istedim. Nihayet sabah oldu, birkaç saat içinde onu görecektim. Derken otobüsten indim ve servise bindim. Onu aradım. Beni karşılayacaktı. Servisten indikten birkaç dakika sonra buluşacağımız yere geldi. Biraz kilo verdiğini gördüm ilk. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bana doğru yaklaşıyordu. Elimdeki çantayı bırakıp ona sarıldım. Birden içimi şahane bir mutluluk kaplamıştı. Birlikte dolmuşa binip evlerine gittik. Eve vardığımızda odasına geçtik. Evdeki herkes uyuyordu. Bu fırsattan yararlanıp, öptük birbirimizi. Uzun süredir görüşememenin verdiği özlemle sıkıca sarılıyorduk birbirimize. Yine de fazla zamanımız yoktu, çünkü işe gidecekti. Bu yüzden kahvaltı ettik. Kahvaltıdan sonra hazırlanırken yine hasret giderebilmek için biraz zamanımız oldu. O kadar özlemiştim ki onu. Onun sıcacık ellerini tutmak, konuşurken gözlerinin içine bakmak, yanında kendini huzurlu hissetmek yetiyordu insana. Derken evden çıktı. Ben de birkaç saat içinde arkadaşım Mete’yle buluşacaktım. Zaman geldi ve ben de hazırlanıp evden çıktım. Mete’yle buluştuğumuzda Antalya’ya gelmekle ne iyi yaptığımın tekrar farkına vardım. Çok özlemiştim onu da. O’nun çalıştığı yere gidecektik birlikte. Çok merak ediyordum çalıştığı ortamı, arkadaşlarını, çevresini ve çalışırken giydiği kıyafetleri. İşyerine geldiğimizde iki katlı olan mağazanın alt katına indiğimizde gördüm Onu. Bizi çok hoş karşıladı. Onu da alıp yemeğe çıkacaktık. Zaten onun da yemek saati gelmişti. Birlikte yemek yedikten sonra O işine geri dönmek için bizden ayrıldı. Çalıştığı ortamı çok beğenmiştim. Akşam işten çıkıp da görüşeceğimiz saati iple çekiyordum. Ancak o süre gelene kadar, Mete beni şehirde gezdirecekti. Bir diğer arkadaşımız Aytuğ’la buluştuk. Üçümüz şehirde uzun bir süre turladık. Akşamüstü olmuştu. Tiryakisi olduğumuz cafeye gidecektik. Hem orda bizi bekleyen arkadaşlar vardı hem de O işten çıkınca cafeye gelecekti. Cafeye gittiğimizde bizi bekleyen iki arkadaşımız da oradaydı. Derken uzun süredir tanışmak isteyip de bir türlü fırsatını bulup da tanışamadığım çift de geldi cafeye. Çok güzel bir ortamdaydım. Bir süre sonra O da geldi. Birlikte çeşitli oyunlar oynadık. Çok güzel zaman geçirdim. Saat geç olduğunda cafeden çıkıp ayrıldık. Onunla birlikte evin yolunu tuttuk. Yemek yedikten sonra odasına geçtik. Yine baş başaydık. Hâlâ inanamıyordum orada olduğuma. İkimiz de çok yorgunduk. Üstelik sabah erken kalkacaktık. Bu yüzden hazırlanıp yattık. Yan yana yatmıyorduk ama bir süre ellerini tuttum. Doyasıya öptüm onu. İzmit’te olduğumuz zamanlar aklıma geldi. O anda evde yalnız olsak onu bir saniye bile bırakmazdım. Onunla aynı odada fakat ayrı uyumak çok zordu aslında. En azından nefesini duyabiliyordum. Yanında olmak bile beni mutlu etmeye yetiyordu zaten. Derken yorgunluğumun üzerimdeki yükü yavaş yavaş ağırlaştı ve uykuya daldım.

Hiç yorum yok: