29 Ekim 2006

Bölüm 7 - Her İstediğinde...

Belirsizdi her şey. Birdenbire hayatıma girmiş, beni kendine âşık etmiş, şimdi de ortadan kaybolmuştu. Oralarda bir yerlerdeydi ama ben onu göremiyordum. Kalbim ondaydı artık bundan emindim. Bu gidişi farklı olmuştu artık onu uğurladığımda boğazımda düğümlendi kelimeler. Eve geri döndüğümde gözyaşlarına boğuldum. Ev bıraktığımız gibiydi. Küllük dolu, etraf dağınık, bulaşıklar dağ gibiydi. Aslında seviniyordum çünkü o gittiği zaman, boş kaldığım anda ağlamaya başlıyordum. Evi toplama bahanesiyle meşgul oluyordum ama o da hep aklımdaydı. Alışmalıydım buna. Her zaman birlikte olamayacaktık çünkü. Peki, bu ilişkide beni mutlu eden neydi? Sanırım onunla birlikte olmam bana tüm sorunlarımı unutturuyordu. Tek zorluğu onu her istediğimde göremememdi kesinlikle. Memlekete döndüğünde bana bir sürpriz yaptı. Benim telefon hattımdan almıştı. Böylece çok daha uzun süre konuşabilecektik. Okulum bitip İzmir’e döndüğümde hem internetten hem de telefondan uzun uzun görüştük. Zordu, onu görüp dokunamamak, sesini duyup sarılamamak ama alışmalıydık. Bunları göze alarak başlamıştık zaten ilişkiye. Gelecek planlarımızdan bahsettik. Tatilden sonra vizelerim vardı. Annem ve kardeşim de benimle geleceklerdi İzmit’e. Vizelerden sonra ise yarıyıl tatilim vardı. Planımıza göre vizeler bitmeye yakın annemler İzmir’e dönecek, ben de vizelerim bitince bir bahane uydurup İzmit’te kalacaktım. O da yanıma gelecek ve yarıyıl tatilini birlikte geçirecektik. Telefonda ona hep “Biraz daha dayanalım az kaldı, yakında görüşeceğiz” diyordum. Ama aslında çok zordu dayanmak, sabretmek. Her şeyi düşündüm. Ölmeyi bile. Ama artık hayatımda o vardı. Ve bana “Sen de olmasaydın ben belki burada olmazdım” dediğini hiç unutmuyorum. Çok duygusaldı aslında ama bir o kadar da iyi gizliyordu bunu. Gay olduğunu bile çok iyi saklıyordu. Gerçek hayatta ilk tanıştığı gayin ben olduğunu söylediğinde çok şaşırmıştım. Diğer tüm arkadaşları heteroydu. Ayrıca yetiştiği çevre belki de onu böyle davranmaya zorlamıştı. Ama sonuçta kişiliği tam oturmuş biriydi. Tatil bitti ve annemlerle birlikte İzmit’e döndük. Evde tek başıma kaldığım için her iş bana düşüyordu ama annem geldiğinde her şeyimle o ilgileniyordu. Günler çabucak geçiyor, vizelere girip çıkıyordum. Bir gece dışarı çıkmıştım telefonla konuşmak için, her gece olduğu gibi. Çünkü kullandığım telefon hattım evimde tam çekmiyordu. Bu yüzden dışarı çıkmak zorunda kalıyordum. Ve o gün onunla yaklaşık bir buçuk saat boyunca telefonda konuşmuştuk. Eve döndüğümde annem bir güzel fırçalamıştı beni, bunca zaman kiminle konuştun diye. Neyse ki çok kızmamıştı. O günlerden unutamadığım tek ayrıntı kesinlikle buydu. Vizeler bitmeye yakın annemle kardeşim İzmir’e döndüler. O gelmeden evdekilere gelemeyeceğimi haber vermiştim. Korktuğum başıma gelmemiş, bir şey dememişlerdi. Onun da sınavları bitmişti ve İzmit’e gelecekti. Nihayet o gün geldi ve otogara onu karşılamaya gittim.

3 yorum:

The SummerSon dedi ki...

Ölmeyi düşünmek? Buna katılmıyorum. Ölüm hiçbir şeyin çözümü değildir. Kaçmaktan başka bir şey değildir. Sevmedim o cümleyi!

Gluetooth dedi ki...

Ben de kaçmak istiyordum zaten o ruh halinden ama evet çözüm olmadığını biliyorum artık.

The SummerSon dedi ki...

Sevindim :)