9 Kasım 2006

Bölüm 19 - Durun! İnmek İstiyorum

Sabah uyandığımda o hâlâ uyuyordu. Kahvaltı için onun uyanmasını bekliyordum. Kahvaltıdan sonra bilgisayarda takıldık. Bugün İzmir’den arkadaşım Soner’le buluşacaktık. Burada bir ev tutmuştu ve dershaneye gidiyordu. Antalya’ya bir sonraki gelişimde onda kalabilirdim. Bu yüzden hem evinin yerini öğrenecek hem de biraz gezecektik. Haberleşip buluştuktan sonra evine gittik. Heteroydu ve beni bilmiyordu. Bildiğimiz straight arkadaş muhabbetleri dönüp durdu. Bir süre sonra evden çıktık ve şehirde biraz dolaştıktan sonra Soner’den ayrılıp eve döndük. Bu sefer de O’nun hetero arkadaşı Ahmet’le görüşecektik. Birlikte bir internet cafeye gidip birkaç saat oyun oynadık. Ahmet’le aralarındaki diyaloglara ayak uydurabilmem imkânsızdı. Aslında O’nu da tanıyamıyordum straight arkadaşlarının yanında. Sanki bambaşka biri oluveriyordu. Ama kişiliği oturmuş olduğundan yalnızken de tamamen farklı bir insan olmuyordu tabi. Sadece arkadaşlarının yanında biraz daha onlar gibi davranıyordu. Cafeden çıkınca bir yerde yemek yedik ve sonra eve döndük. Saat geç olmuştu. Bütün gün dolaşmıştık ve çok yorulmuştum. Üstelik arkadaşını çok sevmeme rağmen pek muhabbet edemediğim için soğuk davrandığımı düşünmüştü. Buna çok üzüldüm ama yapım buydu. Zaten normalde de çok konuşan bir insan olmadım hiç. Gece olup yattığımızda evde bizden başka uyanık kimse kalmamıştı. Korka korka da olsa gün boyunca seviyesinin doruğuna ulaşan hasretimizi giderme fırsatı bulabilmiştik. Onun yanındayken her an mutluydum. Yapacak hiçbir şeyimiz olmadığı zaman da, çok yorulup çok üşüdüğümde de, karnım acıktığında da eğer o yanımdaysa sanki bu hislerim yok oluyordu. Onun benim üzerimde değişik bir etkisi vardı. Canı sıkkın olduğu zamanlarda bana söylemek istemese de bir şeylerin yolunda gitmediğini hemen anlıyordum. Çoğu zaman kötü haberleri en son alıyordum bazen sormadan söylemiyordu bile. Buna rağmen kendini her kötü hissettiğinde yanında olmaya çalışıyor, ona güç veriyordum. Bu düşüncelerle boğuşurken uyumuşum. Sabah yine ilk ben uyanmıştım. Bugün yine Mete ve Kemal’le görüşecektik. Yemek yiyip hazırlandıktan sonra evden çıktık. Dış görünüşüne çok önem veriyordu. Bazen dakikalarca saçlarını yapmakla uğraşıyor, bazense ne giyeceğine bir türlü karar veremiyordu. Çoğu zaman bakımlıydı. Zaten ben onu her haliyle beğendiğim için gözüme hep güzel gözüküyordu. Buluşma yerine geldiğimizde bir süre bekledikten sonra Mete ve Kemal ardı ardına geldi. Yine şehirde turlamaya başladık. Daha sonra bize 2 arkadaş daha katıldı. Önce bir cafede oturup bir şeyler yedik daha sonra da yakında bulunan bir alışveriş merkezinde dolaştık. Yine çok eğleniyorduk. Onun mutluluğuysa gözlerinden okunuyordu. Ben hem arkadaşlarımla uzun süreden sonra tekrar vakit geçirdiğimden dolayı hem de onun arkadaşlarımla olan uyumunu gördüğümden daha da seviniyordum. 2 arkadaşımızdan ayrılıp eve dönüş için otobüse bindiğimizde yine çok eğlenceli vakit geçirdik. Otobüsteki insanların bize bakmasına aldırmadan şarkılar söylüyor, fotoğraflar çekiliyorduk. Maalesef ki ineceğimiz durağa yaklaşmıştık. Mete ve Kemal’le vedalaştıktan sonra otobüsten indik. “Ne güzel bir gündü be!” Dedik birbirimize. Gün daha bitmemişti tabi. Onunla birlikte mağazaları gezdik. Karnımız acıkmıştı. Eve gidip yemek yedikten sonra tekrar dışarı çıktık. Evlerinin hemen önündeki parkta arkadaşlarıyla bir süre sohbet ettikten sonra tekrar eve döndük. Çok yorulmuştuk bu yüzden hemen yattık. Ertesi gün İzmir’e geri dönecektim. Biletimi öğleden sonraya almıştık. Sabahtan arkadaşı Ahmet’le buluştuk ve internet cafeye gidip oyun oynadık. Daha sonra şehirde gezdikten sonra eve döndük ve o sırada bavulumu topladım. Ahmet de bizimle birlikte otogara gelecekti. Evleri otogara baya uzaktı ve ben yetişemeyeceğiz diye endişeleniyordum. Nihayet evden çıktık. Çok yoğun bir trafik vardı. Otobüsün kalkmasına dakikalar kala koşa koşa yetişebilmiştik. Her birimiz ter içinde kalmıştık. Tam bu anda içim acımaya başladı. Hiç bırakmak istemiyordum onu. Sarılıp vedalaştıktan sonra otobüse bindim. Otobüs boyunca kendimi ağlamamak için ne kadar tuttuysam da bir süre sonra dayanamadım. İnsanların arasında ağlamayı hiç sevmiyordum ama o kadar üzgündüm ki. Kalbim sanki birisi sıkıyormuşçasına acıyordu. Yol boyunca hep aklımda kaç gündür yaptıklarımız vardı. Otobüsten indiğimde babam ve kardeşim beni karşılamaya gelmişti. Onları gördüğüme sevinemedim bile. “Geri dönmek istiyorum” diye haykırıyordum içimden, var gücümle.

1 yorum:

The SummerSon dedi ki...

Sevmek böyle bir şey sanırım; sevgilinin yanındayken herşeyi unutmak, her anında yanında olabilmeyi istemek, destek çıkabilmek, onu her haliyle sevebilmek/beğenebilmek...