6 Kasım 2006

Bölüm 14 - Yaz Maceraları

Yaz okulunda derslerim haftanın ilk 3 günüydü. Şansıma yaz okuluna başladığım hafta bilgisayarım bozulmuştu ve evde sıkıntıdan patlıyordum. İzmir’e tamire yollamıştım. Sabırsızlıkla onu beklemeye koyulmuştum. Bursa’dan dönmüştü ve ertesi gün Yalova’ya gidecektik. Orada O’nun okuldan bir arkadaşıyla görüşecek hem de oyundan arkadaşlarının yazlığına gidecektik. Biletleri biraz erken saate almıştım. Otobüsün hareket saatinden yarım saat önce servise binecektik. Gece yarısından sonra yattık. Uyanabilmek için alarmı kurmuştum. Bir süre sonra fırlayarak uyandım. Saate baktım. Servisin bizi alacağı yerde olmamıza dakikalar kalmıştı! Nasıl olur dedim. Hemen O’nu uyandırdım. Önce biraz duraksadı ama saati söylediğimde o da ok gibi fırladı yataktan. Daha yanımıza alacaklarımızı bile hazırlamamıştık. En önemlisi giyinmemiştik bile. Aceleyle bir şeyler giydik ve çantaya da birkaç şey doldurduk ve hemen evden çıktık. Koşa koşa servise bineceğimiz yere geldik. Tam o anda servis geldi ve bindik. Güzel bir yolculuktan sonra sabah arkadaşı Mehmet bizi karşıladı. Kahvaltı ettikten sonra biraz şehirde dolaştık ve öğleden sonra o, oyundan arkadaşını aradı. Yazlıklarına nasıl gideceğimizi öğrendikten sonra minibüse bindik ve yazlığa geldik. Bizim yaşlarımızda 5 kişiydiler. Hepsiyle tanıştıktan sonra evde biraz takıldık ve daha sonra denize gittik. Bu O’nunla üçüncü yüzme deneyimimdi. Çok mutluyduk. Hiç çıkmak istemiyorduk. Aslında günübirlik gelmiştik çünkü hafta sonu sınavım vardı. Ama sonra fikrimizi değiştirdik ve bir gün kalmaya karar verdik. Gece yemekten sonra discoya gittik. Çok eğlendik. Yeni insanlarla tanışmayı her zaman çok severdim. Arkadaşları da çok iyi insanlardı. İzmit’te neredeyse hiç eğlence mekânına gitmemiştim. Fırsatım olmuştu belki ama birlikte sabahlara kadar eğlenebileceğim, muhabbet etmekten asla sıkılmayacağım arkadaşlarım maalesef İzmit’te yaşamıyordu. Ertesi sabah kahvaltıdan sonra hazırlandık ve Yalova’ya döndük. Aslında kahvaltıdan sonra denize girip, daha sonra ayrılabilirdik. Ne de olsa İzmit’e geceden önce varamayacaktık çünkü Yalova’da internetten arkadaşım Cem’le buluşacaktık. Denize girmeden döndüğümüz için sonradan çok pişman oldum. Yalova’ya geldiğimizde aslında fazla zamanımız yoktu ama yine de Cem’le bir cafede oturup biraz sohbet ettikten sonra otogara gittik. Mehmet’le bir kez daha görüştükten sonra otobüse bindik ve İzmit’e döndük. İzmit’te günlerimiz eskiye göre çok daha sıkıntılı geçiyordu. Ben okula gittiğimde o evde sıkıntıdan patlıyordu. Bilgisayara bu kadar bağımlı yaşayan iki kişi, şimdi ne yapacağımızı bilemiyorduk. İlk başlarda her gün internet cafeye gidip oyun oynardık. Sonraları maddi durumumuzun buna elvermeyeceğini anlayınca bu işe biraz ara verdik. Geceleri yine film izliyor ve sonra da yatıyorduk. Birlikte olduğumuz günler yine çabucak geçmişti. Antalya’ya döndü ve ben evde yine yalnız başıma kalmıştım. Üstelik bilgisayarım yokken zaman bir türlü geçmek bilmiyordu. Aklım hep ondaydı. Kendimi her kötü hissettiğimde ona mesajlar atıyor, ölmek istediğimi söylüyor, ona olmadık ıstıraplar çektiriyordum. O benim yaşam kaynağımdı ve bilgisayarım olmadığından onun yokluğunu çok daha fazla hissediyordum. Üstelik telefon dışında konuşabileceğimiz başka yer de yoktu artık. Koskoca 2 ay nasıl geçecekti? Üstelik bir daha ne zaman görüşeceğimizi de bilmiyordum. Hatta bir gün onu görmek için internet cafeye gittiğim sırada "Ayrılalım" bile demiştim. Ayrılmak söz konusu olamazdı tabi ama beklemek o kadar zor geliyordu ki. Artık dayanamayacağımı hissediyor, onsuz bir dakika bile geçirmek istemiyordum. Derken bir gün canıma tak dedi ve o’nu görmeye gitmeye karar verdim. Bu kararımı ona söylediğimde cevabı “Hayır sen gelme ben yakında geleceğim” oldu. Ümitsizce bekliyordum ama gün bile sayamıyordum. Hep olasılıklardan bahsediyor, hangi gün geleceğini o da ben de bilmiyorduk. Genelde her gün babasıyla birlikte işe gidiyordu. Bir gün akşam yatmadan önce bana “Beni yarın 9’da kaldırır mısın?” dedi. "Arkadaşlarla sinemaya gideceğiz, ararsan açamayabilirim" diye ekledi. Tamam dedim ve yattım.

2 yorum:

The SummerSon dedi ki...

Galiba sinemadaki telefon açamama durumu otobüsteki yolculuğun hissedilmemesi içindi :D

Ama bak gene ölüm lafı geçti ve hiç hoş değil bu!

Gluetooth dedi ki...

Evet, sürprizi bozulmasın istiyordu. Ölüm, bununla ilgili yorumu ilgili yazıda yapmak istiyorum.